Onlarca yıldır bu yerkürede varlığımı sürdürüyorum. Milyonlarca yıllık bir gezegende, on binlerce yıllık insanlık tarihinde pek önemli bir toz zerresi olmadığımın farkındayım. Tıpkı tüm herkes gibi; şimdi varız, sonra yok olacağız. Ve yeryüzünde bizi hatırlayabilecek son insan da kalmadığı zaman, tamamen unutulmuş olacağız. Sanki hiç var olmamışız gibi. Elbette kitlelere hitap eden, kalıcı iyi ya da kötü bir bırakmazsak.
Peki hayat dediğimiz şey tıpkı suya atılan bir peçete tanesi kadar her an çözünmeye hazır derecede varla yok arası bir çizgide ise, neden yaş günlerine bu kadar önem veriyoruz? Bu işin kökeni tam olarak nerede başladı, ne zaman yamaya başladığımız günün önemsenmesi ve hatta partiler verilmesi gereken bir gün olduğuna karar verdik?
Daha eski bir kökeni elbette vardır, ancak şu an için yazıtlarda gidebildiğimiz en uzak köken M.Ö. kısa bir süre öncesi. -500'lü yıllardayız. Şu an İran olarak bildiğimiz bölge ve çevresinde yaşayan gözleri sürmeli, kılıçları keskin, takıları zengin Pers halkı için doğum günü yılın en önemli günlerinden biri. Babillerden esinlendikleri bir takvime göre doğum günü döngülerini belirlerlerdi. Ve bu günlerde aile, dost ve yakın komşuları kapsayan uzun masalarda ziyafetler verirlerdi. İnsanın yemeği hangi dil, din, ırktan olması fark etmeksizin bir kutlama aracı olarak kutlaması gerçekten takdire şayan. Ama önemli bir detay, bu yemekler bildiğimiz türde yemeklerdi. Ortada henüz bir pasta yoktu.
Pasta ise Antik Roma'da menüye eklendi. Roma halkında, yaş gününü kutlama hakkı yalnızca soylulara aitti. Elbette soyluların neye göre soylu olduğunu, onları kimin soylu seçtiğini bilmiyoruz ve doğdukları aile dışında kendilerinin de buna bir kanıtları yok. Ama belirledikleri bu sahte statü ile kendilerini üstün görerek ve göstererek insanın kendi yaş gününü kutlama hakkını bile tek ellerine almışlardı.
Pasta adeti Roma'dan Avrupa'ya yayıldı. Geçmişte fırıncılıkları ile meşhur, şimdi ise otomotiv sektörünün devi olan her devrin adamı Alman halkı bu pasta kültürünü en çok devam ettirenlerden biri olarak üzerine başka bir kültür de eklemeyi başardı: Doğum günü partisi! Elbette ilk versiyonlarında bunu parti olarak değil, her zamanki gibi o barok gotiklikleri ile yaptılar.
Germen halkı çocukların 1.yaş gününü atlatmasının önemli olduğuna inanırdı zira ortaçağ Avrupa'sında bu kritik ve büyük bir başarıydı. Ancak bu yaş eşiğini geçmenin bilimsel hastalıklara değil de her yobaz inanışta olduğu gibi hurafeye bağlı olduğuna inanıyorlardı. Onlara göre 1.yaş günü o kadar özeldi ki, kötü ruhlar çocuğun ruhunu çalmasın diye etrafında toplanırlardı. Pastanın başındaki çocuğun etrafında bir çember oluşturarak etten duvar örerlerdi. Çocuktan da güzel dileklerde bulunması istenirdi. Böylece dilek dileme de ortaya çıkmış oldu.
Pastanın son dokunuşu olan mum ise Antik Yunan'dan kalan küçük bir hediyeydi. Mum, tanrılar için özel günlerde tapınaklarda dua edilirken yakılan hem bir ışık kaynağı hem de bir dekorasyon aracıyken, yine özel bir gün olan yaş günlerine sirayet etmesi de uzun sürmüyor.
Yaş sayısı kadar mum dikmek ise 16.yy'a kadar ara verilen yaş günü adetlerine bir yenisini daha getiriyor. O da saygıdeğer bir azizin yaş günü kutlamasında, cemaati tarafından sürpriz olarak düşünülen minik bir jest olarak.
Hediye ise yaş günü olsun olmasın, her zaman var olan bir olgu. Çünkü tarihte bir noktada, insanoğlu karşılıksız olarak başka bir insanı mutlu etmenin önemini kavramış, ancak yeteneklerinin üzerine düşmeyen tembel bir ergen çocuğu gibi bu vicdanını da geliştirememiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder